ÇOCUK VE MÜZİK :)
Müzik, varoluşun temel olgularından birisidir. İnsan kendisini anlatabilmek, istek ve şikayetlerini iletebilmek ve ruhi ihtiyaçlarını giderebilmek için sese ihtiyaç duyar. Bazı seslerden hoşlanır, bazılarından da nefret eder. Sesin belli bir ritim ve tondaki ahenkli ifadesi olan müzik, insanların duymak istedikleri seslerden oluşur. Duymak istenilen her ses müzik olarak ele alınabilir; ancak, her ses insan ruhunda olumlu etkiler bırakmaz. Bazı müzik parçaları insan ruhunu tazib ederek, mutsuz ettiği gibi, bazı müzik eserleri de insanı mutlu ederek hayatta başarılı olmasına yardımcı olur.
Çocukların müzikle ilişkisi de bu bağlamda ele alınabilir. Eflatun'un "Müzik, terbiyenin esaslı vasıtasıdır. Müzik bir eğlence aracı değil, güzellik, iyilik ve eğitim aracıdır." sözü müziğin eğitimdeki yerini belirlemek açısından önemlidir. Çocuk, henüz anne karnındayken, seslerden etkilenmeye başlar. Hatta bu zaman diliminde duyduğu sesler onun kişiliğinin oluşmasında, yaşam tarzının belirlenmesinde önemli bir yer işgal eder. Güzel sanatların bu en ulvi dalı, yerinde kullanıldığında insanın/çocuğun ve insan topluluklarının, çok anlamlı ve mutlu1 hayatlar yaşamalarına imkan hazırlar.
I- Çocuk ve Müzik Eğitimi
a- Anne karnında müzik
İnsan beynindeki bir nokta, seslerle ilgilidir. İnsanın sese karşı duyarlılığını ve sesin niteliğine karşı yargısını bu merkezdeki özellikler sayesinde yapabilir.2 Çocuklar bu merkez ve çeşitli duygularının etkisiyle, sese karşı duyarlılığa daha anne karnında iken başlarlar. Nitekim eğitimcilerin çocuğun eğitimini annenin hamilelik dönemine kadar götürmelerinin altında bu gerçek yatar. Anne karnındaki bir çocuk, dış dünyadaki olaylara ve durumlara karşı duyarsız değildir. Annenin sesi daha hamilelik yıllarında çocuğun dikkatini çekecektir. Bu sesin rahatlığı veya gerginliği, yumuşaklığı veya tizliği, çocuğun kişiliğinin oluşmasında önemli bir paya sahiptir. Bu sesler, çocuğun hayata bakışını, arkadaşlık ilişkilerini, yaşamayı, insanları ve kainatı sevmesini ya da sevmemesini belirler.
Hamilelik döneminde annenin, çocuğu isteyip istememesi, sakin oluşu, ruhen dinginliği, ses tonu, mutluluğu ya da kavgacı olması, gerginliği, stresliliği, huzursuz ve geçimsiz hayat halleri çocuğun yaşayacağı hayatın tabloları olacaktır. İmam-ı Gazali'nin dediği gibi, "Beşikteki çocukta bile güzel sesin tesiri vardır."3 Dünyası dikkate alınarak yapılmış bir müzik eseri karşısında ağlayan çocuk neşelenmeye başlar ve o sese doğru meyleder.4 Bu, çocuklarda beklenen bir tepkidir. Hatta nağmelere karşı duyarsız olan çocuğun mizacında bozukluklar görülebilmektedir.5 Annenin ninnileriyle nağmelere karşı duyarlı hale gelen çocuk, sonrasında müziğe karşı bir yatkınlığı kendisinde bulacaktır. Annenin henüz karnındaki çocukla olan diyaloğu, çocuğun nasıl bir ortama geliyor olduğunun belirtileridir. Müzik tatlı ve hoştur, onunla ruhlar zevklenir ve teskin olur. Onun tatlı sesiyle bebekler, ninni söyleyerek uyutulur. Bazen onlar muhtemelen müziksiz uyumazlar.6 Hayatı, ruhen dinlendiren, sakinleştiren bir müzikle şekillenen bebek, bunun izlerini hayatı boyunca taşır. Müzikle ilgilenen ailelerde çocukların da müziğe duyarlı olmaları, evdeki yaşam tarzının bir yansımasından başka bir şey değildir.
b- Hayatın ilk günlerinde müzik
Çocuk dünyaya geldiğinde, ilk karşılaştığı şeylerden birisi de seslerdir. Bir Müslüman çocuğun ilk duyduğu önemli ses, kulağına okunan "ezan-ı Muhammedi"dir.7 Bu ses onun maddi ve manevi varlığını etkileyen, manevi tesiri olan bir sestir. Çocuğun büyüme yıllarında annesinin ninnileri, masalları, sevgi dolu sözleri adeta çocukta bir sevgi atmosferi oluşturur. Küçük bir bebeğin sevgi gereksinimini karşılamak için ona ninni söylemek masal okumak eğitimin gereğidir.8
Çocuklar bizim çok dışımızda kişiler değildir. Bizim yaşadığımız hayat kısa bir müddet sonra onların yaşayacakları hayata model oluşturacaktır. Çocuklar biz yetişkinlerin bir süre önceki halimizdir.9 Dolayısıyla bizim yaşadıklarımız, çocukların da yaşayacaklarını şekillendirme etkisine sahiptir. Seslere karşı anne ve babanın duyarlılığı ve bu konuda yapmış oldukları faaliyetler çocuğun hemen dikkatini çekecektir. Kuş seslerine, su sesine, gök gürültüsüne, denizin dalgalarından gelen sese, rüzgarın sesine, dağların sesine, kurtların, böceklerin çıkardıkları seslere hasılı bütün seslere karşı aile fertlerindeki duyarlılık, çocuklarda kendini gösterecektir. Duyduğu her sese çocuk kendince ve algılama gücüne göre anlamlar yükleyecek ve kendince bağlantılar kuracaktır. Hatta bir bülbülün sesi ile bir karganın sesini değerlendirmeye alacak ve kendince bir sonuca ulaşacaktır.
Çocuk zamanla kendi sesini ve sesin gücünü keşfederek kullanmaya başlar; anlamsız seslere anlam yüklemeye ve bunu da çevresine karşı kullanır. Henüz konuşmayı bilmeyen bir bebek bile ağlama ya da gülmesindeki tını farkı ile ne istediğini rahatça anlatabilir. Çıkardığı değişik seslere ek olarak bedeninin tüm hareketleri ile de meramını ifade eder. O halde çocuk, kelimeleri kullanmadan da iletişim kurabilen akıllı, yetenekli bir varlıktır.10 Sesin bebekler üzerindeki etkisini anlayabilmek için gözlemden de yararlanmak gerekir. Henüz 1 yaşındaki bebeğe, hafifçe kızsanız ve ses tonunuzu birazcık artırsanız, bebek bu durumdan hemen etkilenerek tepki gösterecektir. Kaş çatmaktan anlayan bebeğin, seslere karşı duyarsız kalması mümkün değildir.
Anlamsız olan seslerin zaman içinde düzenli ve ahenkli bir şekilde notalarla çocuğa ulaşması, çocuk için ilgi çekici ve önemlidir. Çocuk dünyasına hitabeden notalar bilinmektedir. Çocukların hareketli müzikler karşısındaki vermiş oldukları tepkiler ve ortaya koymuş oldukları hareketler onların notalı seslere karşı ne kadar duyarlı olduklarının bir sonucudur.
Radyoda dinlenen bir müzik parçası karşısında en önce duyarlılığı çocukların göstermesi yine müziğe olan ilginin bir yansımasıdır. Bütün çocuklar belirtildiği gibi güzellik çağrısına duyarlıdırlar. Şuur, müzikteki ritimlere karşı şaşılacak kadar hassastır. Bu açıdan bakıldığında müzik, diğer sanatlara oranla daha çok çocuğa açıktır.11 Çünkü çocuk fıtraten güzele meyilli yaratılmıştır. Bütün güzellikler çocuklar da hemen tesirini gösterir. Ses algılama derecesi, gücü ve etkinliği çocuklarda büyüklerden daha fazladır. Kavrama daha hızlı olduğundan müzik aletleriyle yakınlık ve notaları değerlendirme yeteneği, henüz çok erken yaşlarda başlamaktadır. Tabii bütün çocuklar mı? Elbette hayır. Öncelikle çocuğun aile ortamında yani kişiliğinin oluşma döneminde ona gösterilmiş olan veya gösterilecek olumlu-olumsuz ilginin bir sonucu olacaktır. Müziğe ilgisiz bir aile ortamında büyümüş bir çocuğun, müziğe olan uyarılması yapılmamış demektir. Çocuk hangi sesler karşısında sürekli uyarılarla karşılaşmışsa, hayatı boyunca o uyarıları hissedecek ve tepkileri ona göre oluşacaktır.
Bir anlamda denebilir ki, çocuk dimağına dinlettirilen müzikler kodlamayı gerçekleştiriyor. Çocuk büyüdüğünde bu kodlanan müziklerin üzerine yenilerini bina ediyor.